Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Erdem, Türkiye'nin ekonomide yeni hikayesinin "üretim" olması gerektiğini belirterek, "Üreten bir ekonomi cari açık değil, cari fazla verir, istihdam yaratır. İstihdam ve cari fazla ile birlikte tasarruflar da artar. Böylece büyüme sürdürülebilir bir şekilde finanse edilebilir." dedi.
Ahmet Erdem, yaptığı açıklamada, iç ve dış siyasetin ağır bastığı bu hassas dönemde dahi hükümetin yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik yapısal reformlar konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü vurguladı.
15 Temmuz'daki darbe girişiminden sadece birkaç saat önce, içeriğinin oluşturulmasına YASED olarak destek verdikleri Yatırım Ortamının İyileştirilmesine Yönelik Kanun'un TBMM'de onaylandığını anımsatan Erdem, o günden bu yana iş ve yatırım ortamını iyileştirici birçok tedbir alındığını anlattı.
Erdem, Ar-Ge, uluslararası iş gücü, bölgesel merkez, fikri mülkiyet ve patent hakları, gümrükler ile vergisel teşvikler gibi çok önemli alanlarda yasal düzenlemeler yapıldığını, yeni kanunların yürürlüğe girdiğini belirterek, "Bu anlamda hükümetimizle el birliğiyle yapılan çalışmaların meyvesini verdiğini görmekten memnuniyet duyuyoruz." dedi.
Gelecek döneme ilişkin ise temel beklentilerinin referandum sürecinin tamamlanması ile birlikte gündemin ekonomiye dönmesi olduğunu vurgulayan Erdem, şöyle devam etti:
"Türkiye'deki iş ve yatırım ortamının, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa ekonomisi kuralları gözetilerek iyileştirilmeye devam etmesi ve bu sayede sürdürülebilir büyümeye katkı sağlanması, yapısal reform beklentimizin gerekçesini oluşturmaktadır. Bu konulardaki görüş ve önerilerimizi hükümetimizle paylaşmaya, gerçekleştirilecek çalışmalara destek vermeye devam edeceğiz."
"Türkiye'nin reformlara kesintisiz bir şekilde devam etmesi çok önemli"
Ahmet Erdem, yapısal reformlardan Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü artıracak politikalar ve bu politikalara uygun iyileştirmeleri kast ettiklerini belirterek, uluslararası iş dünyasının durmaksızın değişen, dönüşen koşullar ve artan rekabet nedeniyle ihtiyaçlarının farklılaştığını, iyileşmelere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Erdem, "Öyle ki günümüzde hemen hemen tüm ülkeler, daha fazla uluslararası yatırım çekmek için birbirleriyle rekabet ediyor ve bu kapsamda iş ortamına ilişkin iyileştirmeler yapıyor. Kısacası bizim yapısal reformdan kast ettiğimiz; eğitimden çevreye, istihdamdan vergilere, yasal altyapıdan teknolojiye her alanda ortaya çıkan yeni ihtiyaçları karşılamamızı sağlayacak, yeniliklere ve fırsatlara ulaşmamızı kolaylaştıracak adımlardır. Bu adımlar sahip olduğumuz potansiyeli ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle Türkiye'nin, sahip olduğu yüksek ekonomik potansiyeli kullanabilmek için reformlara kesintisiz bir şekilde devam etmesi çok önemli." ifadelerini kullandı.
"İşsizliğin ve enflasyonun kalıcı bir şekilde düşürülmesi sürdürülebilir büyüme ile mümkün"
Ahmet Erdem, Türkiye ekonomisinin en önemli yapısal sorununun cari açık olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin büyürken cari açık veren, yani büyümesini çok büyük oranda dış borç ile finanse eden bir ekonomi olduğunu söyledi.
Erdem, büyüme performansının yükseldiği dönemlerde cari açığın hızla arttığını, bu sorunun sürdürülebilir büyüme performansını sınırladığını ancak işsizlik ve enflasyonun kalıcı bir şekilde düşürülmesinin ancak sürdürülebilir büyüme ile mümkün olduğunu vurguladı.
Pek çok ekonomiste göre Türkiye'nin, büyümesini sürdürülebilir bir şekilde kendi kaynakları ile finanse edebilmesi için tasarruf oranını artırması gerektiğini belirten Erdem, Türkiye'de tasarruf oranının düşük olmasının temel sebebinin, ekonominin üretimden çok tüketime odaklı yapısı ve bundan kaynaklanan cari açık olduğunu söyledi.
Erdem, şunları kaydetti:
"Cari açığı ortadan kaldıracak üretim odaklı makroekonomik kalkınma politikaları, para politikasının da desteğiyle Türkiye'yi, tükettiğinden daha fazla üreten bir ekonomi haline getirebilir ve bu da tasarruf oranının yükselmesini sağlar. Türkiye'nin ekonomide yeni hikayesi üretim olmalıdır. Üreten bir ekonomi cari açık değil, cari fazla verir, istihdam yaratır. İstihdam ve cari fazla ile birlikte tasarruflar da artar. Böylece büyüme sürdürülebilir bir şekilde finanse edilebilir.