Türkiye'nin kalkınması için uygulanan politikalara "İki ileri, bir geri" politikası demek daha doğru olur kanaatindeyim. Neden derseniz, bundan bir süre önce bir KDV değişikliği yapıldı. Buna göre bir otelin üst katında yemek yiyen bir misafir yüzde 18 KDV öderken, bir alt kattaki yiyen ise yüzde 8 KDV ödeyecek. Turizm sektörünün temsilcileri KDV'nin arttırılmaması için ne kadar çırpındıysa hiç fayda etmedi. Bunun üzerine Turizm Bakanı küstürdüğü turizm sektörünün gönlünü almak için bir takım girişimlerde bulundu. Son olarak toplanan Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda alınan kararlar bir bindirim, bir indirim felsefesinin bir gereği olsa gerek. Bir yandan KDV'yi arttırıp, ardından sizin için iyi şeyler yapıyoruz anlamında bir toplantıyı organize etmek buna delalettir. Her ne kadar toplantı Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında yapıldıysa da, toplantının en önemli aktörü kesinlikle Turizm Bakanı Ertuğurul Günay idi. Son zamanlarda AKP politikalarına aykırı tutum ve söylemleri ile sivrilen Bakan Günay, turizmcilerin ihracatçı sayılması konusunu da gündeme getirdi. Ama tabii 1 milyon doların üzerinde döviz getirenleri bu kapsama aldı. Sormak gerek sayın bakana, Türkiye'de 5 bin 500 seyahat acentesinden acaba kaç tanesi 1 milyon doların üzerinde döviz getirebilir. Yani buna da dağ fare doğurdu diyenler olabilir.
Kurula, sektörleri adına Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, Türkiye Otelciler Birilği Başkanı Timur Bayındır, Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Ahmet Barut ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği (TÖSHİD) Başkanı İzzet Tükenmez katıldı. Toplantıda en fazla söz hakkını doğal olarak Başaran Ulusoy kullandı. Akılcı ve gerçekçi istekleri dile getiren, olmayacak duaya amin demeyen Ulusoy'un bakanlarla iyi ilişkiler içinde olması turizm için elbette fayda getirdi. Ama bu toplantı havacılık için ne gibi faydalar getirdi , bir de ona bakalım. Buna bakmadan önce "Devlet baba" nın ben çağırırım sen de hemen gelirsin anlayışını biraz eleştirmekte fayda var. Koca devlet aygıtı bir toplantı yapacak, ama bu toplantının davetini ancak bir gün önce, o da akşama doğru yapacak. Bu "Hadi , çabuk gelin" anlamındaki çağrı, ne demektir sormak lazım. Hiç kimseye hazırlık fırsatı tanımayan ve biraz da emrivaki yapılan bu davetin böyle olmaması lazım gelirdi. Bu nedenle oraya katılan sektör başkanları yeterince hazırlıklı gidemediler ve bu nedenle de çok sağlıklı sonuçlar çıkmadı denebilir.
Havacılık sektöründe, daha önce bazı havaalanları ve havalimanlarında konma ve konaklama ücretlerinde yüzde 50 oranında indirim yapılmıştı. Bu oran bu toplantıda yüzde 75'e çekildi ve Ankara Esenboğa Havalimanı'da bu kapsam içine dahil edildi. Gazeteci dostlarımız darılmasın ama bu konuyu çok iyi bilmedikleri için doğal olarak "Bilet fiyatlarına da yansıyacak mı " diye başlıklar attılar. Hayır , böyle bir beklenti ham hayaldir. Asla böyle bir şey olmayacak. Çünkü, bu oran zaten olması gereken orandı. Siz bir kamu kurumundan kamuya hizmet etmesini mi beklersiniz, yoksa vergi rekortmeni olmasını mı ? Kısa adı DHMİ olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Kurumlar Vergisi'nde ilk ona giren bir mükellef olmuştur. Bu ne anlama gelir. Yani, devlet hizmet ediyor ama, bir yandan da acayip yüksek oranlarda ücret alıyor. Bana göre DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal görevini iyi yapıyor, devlete en çok para kazandıran bürokrat ünvanını taşıyor. Ama asıl amaç para kazanmak değil, daha ucuz hizmet vermek olmalı. Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun aldığı kararları tümden olumsuz ve işe yaramaz olarak nitelendirmiyorum. Ama bazı kararların vakti geçmiş diyorum. Ağustos ayının ortasında siz konma konaklama ücretlerini sıfıra çekseniz ne olur ki. Gelen uçak gelmiş , giden uçak gitmiştir. Yani devlet, özel sektörü zamanında ve can kulağıyla dinlese bunlar böyle olmayacaktır. Bürokrasinin kalın duvarlarına ses geçirmek mümkün değil. İstanbul iş dünyasının temsilcileri olan kurum ve kuruluşların devlete gönderdikleri ve asla cevap alamadıkları yazılar bir TIR kamyonunu dolduracak kadar çoktur. Hangi sektör mensubunu dinlerseniz dinleyin, "Bir dokunup, bin ah işiteceğinizden" emin olabilirsiniz.
Elbette sayın başbakanın işi çoktur ve bu kadar ayrıntı ile uğraşamaz diyerek onu bu işten ayrı tutalım. Ama bakanların işi nedir diye sormak gerek. Maliye Bakanı ,Hazineden Sorumlu Bakan, Ekonominden Sorumlu Bakan diye görevleri olan sayın bakanların ve altlarında görev yapan yüzlerce bürokratın tek işi bu ülkenin sorunları değil midir? Bu sorunların çözüm merci onlar değil midir? Yani turizmciler Bulgar Turizm Bakanı'na mı gidecek, elbette kendi bakanına gidecek. Devletin altın yumurtlayan tavuğu kesme gibi bir alışkanlığı var. Yani kim ne kazanıyorsa hepsinde gözü var. Kazanılan paranın tümünün kar olmadığını elbette biliyorlar. Ama turizm gelirleri artsın diye çırpınan turizmciyi, havacıyı, otelciyi hiç kaale almıyorlar, gelen isteklerini çoğu kez gözardı ediyorlar. Bu böyle gelmiş, ama artık böyle gitmemeli.Buna birileri dur demeli.