DÜNYADA hiçbirşey aynı kalmaz, kalamaz... Değişim iliklerine kadar hayatın içindeyken de hiç kimse değişimden kaçamaz. Sektörümüz zor günler geçirmekte...
DÜNYADA hiçbirşey aynı kalmaz, kalamaz... Değişim iliklerine kadar hayatın içindeyken de hiç kimse değişimden kaçamaz. Sektörümüz zor günler geçirmekte...
Mevcut sorunlar, plânsız yapılan teşvikler sebebiyle dengeleri zorlar hale geldi.
Karayolu taşımacılığının önü kesilmek isteniyor. Gerçi bu beklenen bir gelişmeydi, fakat bir çok firmanın hazırlıksız oluşu, sorunları katmerlendirdi.Gelir gider dengesi menfi yönde daha da bozuldu.Plânsız yapılan teşvikler dengeleri zorlasa da, orta vâdede karayolunun alternatifi yok.
Ancak bu alternatifsizliğin şimdiye dek sektörün üzerine serptiği rehavetten kurtulmalıyız. Çünkü taşlar yerinden oynamaya başladı. Köklü şirketler için dahi örtülü bir tehlike mevcut. Artık şapkamızı önümüze koyup düşünme devri sona erdi; ayağa kalkıp yürüme, hareket zamanı geldi.
ARTILAR, EKSİLERİ SİLER...
Şimdiki süreç, değişimi zorluyor.
Seçeneklerin arasından sıyrılıp “tercih sebebi” olabilmek için profesyonelce çizilen haritalar rehber edinilmeli. Diğer taşıma sistemle hazırlıksız iken karayolu resmen baltalanıyorsa, bunun altında başka bir sebep aranmalı. Uyanık olmalıyız.
Herbirimiz üreticiyiz. Mamulümüz, hizmet.
Hizmet üreten işletmeler olarak emek yoğun üretim yapıyoruz. Teknolojiyi ne kadar iyi kullanırsak kullanalım, asıl belirleyici olan hizmet kalitemizi yükseltemezsek, ibreler aşağı inmeye başlar. Hizmetimizi satın alan tüketici eğer bizi tercih ederken sadece fiyatımızı düşünüyorsa birşeyler yanlış demektir. Diğer sistemlerle aramızda fark kalmadığında; hız, fiyat, konfor, teknoloji denkleştiğinde, artılar eksileri silecektir.
Ürün (hizmet)-fayda stratejileri, belirli bir ürün karakterini ve tüketiciye olan faydasını iletmek amacıyla oluşturulur. Bu stratejiler, ürünün sahip olduğu özellikler ve fonksiyonel açıdan yapabildikleri üzerine yoğunlaşır. “Tüketici neden bizi tercih etmeli?” İşte herşey bu sorunun cevabında düğümlenmekte. Eğer müşteri rezervasyonunu yapmadan önce hiç düşünmeden telefonu çeviriyorsa, işler yolunda demektir.
Hizmet alıcısı (müşteriler) iletişim ve teknoloji çağının gerektirdiği şekilde bilinçlendi.
Artık “haklar” aranıyor, “rekabet kurulları” çalışıyor, tüketici dernekleri bilinçlendiriyor ve insanlar da hak arıyor. Müşteri “kalite” arıyor ve pazar giderek zorlaşıyor. Şimdi uluslararası kalite belgesi soruluyor. Yolcu, belki kalite belgesinin içeriğini bile bilmiyor ama soruyor.
Standartlarını oluşturmayan, kurallarını koymayan ve kurumlaşamayan aradan çıkıyor...
Otobüsçülük tarihine bakalım...
60’lı 70’li yılların birçok firması, sahipleriyle birlikte bugün tarih oldu fakat bunun yanında, bu işin kurucusu ve en eskisi olan az sayıda firma da kendini yenileyerek sektördeki “öncü” vasfını sürdürüyor. Eski olmak bir “dezavantaj” değil, “avantaj”dır. Önemli olan aklı kullanmak ve zamanın gerektirdiği yenilikleri yapabilmektir.
İşte tam burada “markalaşmak” devreye giriyor. Siz “tercih” oluveriyorsunuz. Çünkü markanız rahat ve güvenli bir seyahat vaadediyor ve vaadini yerine getiriyor. Diğerlerinden farklısınız, müşterinizde sizin o farkınızı satın alıyor. Sizinle seyahat etmek artık bir
ayrıcalık...
Güleryüzlü müşteriler yaratmak elimizde. İnsanların cebinden paralarını alırken onlara bu paranın karşılığını vermek zorundayız. Eğer aksini yaparsak müşteri ilk fırsatta tercihini değiştirecektir. Çünkü tercih sebebi olan ucuzluk artık başkalarında da var. Tüketici bilinçleniyor. Kimin, ne yapmak istediği ve yaptığı sır değil. Bu seçenek bolluğu içinde siz olmazsanız bir başkası var, o da olmazsa bir başkası...Ürün çeşitlemesine gitmeliyiz meselâ. Hizmetimizi çeşitlendirmeli, müşterilerimize daha fazla seçenek sunmalıyız.
TİCARETİN KURALI...
Farklı olmak, her alanda farklı olabilmektir.
Konunun diğer bir can alıcı noktası ise tanıtım... Biz ne kadar iyi olursak olalım, farkımızı müşterilerimize anlatamıyor ya da anlatmıyorsak yine sorun çıkacaktır. Ne kadar iyi bir imajımız ve markamız olursa olsun, doğru mesajı müşterimize ulaştıramıyorsak ya da yenilikleri haber veremiyor isek, sorun çıkacaktır. Biliyoruz ki; serbest piyasa, liberal ekonomi, rekabeti getirir, ihtiyaç yaratılır.
Hiç düşündünüz mü; günlük hayatta ne kadar gereksiz şeyi ihtiyaç olarak görüyoruz? Bunu bir sorun kendinize ve reklâmın nasıl da hayatımızı yönlendirdiğini düşünün... Yurtiçi turizmi son yıllarda daha da hareketlendi. Bunun birinci sebebi reklâm, dolaylı reklâm ve toplumsal kabuk değiştirme. Eskiden büyük şehirdeki kitle, tatilini memleketine giderek değerlendirirdi. Fakat şimdi seyahat bir “ihtiyaç” oluverdi. İnsanlar tatil için ciddi bütçeler ayırıyor.
Cola-Turka örneği önümüzde... Basında reklâmları kesildiğinde satışları birden düşmeye başladı ve yeniden reklâm kampanyalarına girişti.
Oysa CocaCola herzaman olduğu gibi reklâma devam etti; hem de daha profesyonelce... Coca Cola bilinen bir marka değil mi? Dünya içecek pazarının yüzde 10'u elinde olan ve bir alışkanlık olan Coca Cola bile herkesten fazla reklâm yapmakta. İşini bilen yahudi, kriz zamanında bile reklâma ağırlık verir; hatta krediyle reklâm yapar.
Çünkü ticaretin kuralı bu...
Biz otobüsçüler de; öncelikle hizmet kalitemizi yükseltmeliyiz, konforumuzu iyileştirmeliyiz.
Sonra çekirdek yönetimimizi güçlendirip,yönetim kalitemizi yükseltmeliyiz, çehremizi değiştirip “güleryüzlü bir marka” yaratmalıyız.
Tek rakibimizin kendimiz olduğunu anlayıp, yapılanmamızı çağdaş veriler ışığında modernleştirmeliyiz. Mesajımız güleryüzlü iletişim ve mesajımızı doğru yoldan tüketiciye ulaştırmalıyız. Onun bize gelmesini bekleyemeyiz, biz ona gitmeliyiz. Şunu unutmayalım ki; işimiz hizmet ve ne kadar iyi hizmet, o kadar başarı... Eğer uzun soluklu olmak istiyorsanız, oyunu kurallarına göre oynamak zorundasınız.