İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Orhan Demir’in yönettiği “Mekansal Planlama,Şehircilik ve Ulaşım” başlıklı oturumda; Emeritus Profesör Dr. Ahmet Vefik Alp, İstanbul Teknik Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Ulaşım Uzmanı Prof. Dr. Haluk Gerçek, Işık Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Bölümü’nden Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nden Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu ve İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü’nden Prof. Dr. Şevkiye Şence Türk söz aldı.
PROJE, İSTANBUL’U YOK EDECEK
Oturumda ilk olarak söz alan Emeritus Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, projenin açıklandığı 2011 yılından beri bu projeye karşı olduğunu belirtti. Clint Eastwood’un yönettiği 1965 yılı yapımı Tarantula filminden örnek veren Prof. Dr. Alp, bu kanal girişimin İstanbul’u yiyeceğini kaydetti. Konunun mutlaka bilimsel temada konuşulması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Alp, tartışmaların siyasileşmesini tehlikeli bulduğunu önemle altını çizdi. Üçüncü Köprü’nün yapılmasıyla beraber çevrenin yapılaşmaya açıldığını ifade eden Prof. Dr. Alp, gerçekleştirilecek projelerin betonlaşmaya olanak tanıdığına dikkat çekti.
GEÇİŞLER ESKİYE GÖRE DAHA GÜVENLİ
Emeritus Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’ten sonra oturumda söz alan Prof. Dr. Haluk Gerçek, kazaların istatistiksel olarak azaldığını belirtti. Kanalın yapılmasının doğal sonuçlarından birinin bölgede yapılaşmanın artması olduğunu kaydeden Gerçek, kanalın yapılma nedeni olarak görülen İstanbul Boğazı’ndaki trafiğin sürekli azalma eğiliminde olduğunu ifade etti. Petrol rezervlerinin azalması, Rusya’nın petrol ihracatını Baltık Denizi’nde yapması, Kuzey Buzulları’nın erimesi, boru hatları ve gemi boyutlarının büyümesinin İstanbul Boğazı’ndaki trafiğin azalttığını kaydeden Prof. Dr. Gerçek, kaza sayılarında azalma olduğunu belgelerle ortaya koydu. Yapılacak kanalın yalnızca gemilerin geçmesine imkan tanıyacağını belirten Prof. Dr. Gerçek, yardım gemilerinin geçiş imkanının olamayacağını söyledi.
BİR YERLEŞME PROJESİ OLARAK KANAL İSTANBUL
Prof. Dr. Haluk Gerçek’ten sonra Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy ise , projenin kanal veya ulaşım projesi olarak görmediğini söyledi. İstanbul’un diğer metropollerden farklı olarak son yıllarda çok hızlı geliştiğini belirten Prof. Dr. Gülersoy, İstanbul’un sahip olduğu zenginlikleri titizlikle korunması gerektiğini belirtti. İstanbul’un sahip olduğu özelliklerin ülke üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olduğu söyleyen Prof. Dr. Gülersoy, İstanbul’un finans, lojistik, iletişim, ulaşım, altyapı, turizm ve kültür konusunda Avrasya’nın merkezi olma iddiasını taşıdığını söyledi. Su havzaların yeni bir su taşıma sistemi kurulana kadar korunması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Gülersoy, orman ve tarım alanlarının da korunması gerektiğini kaydetti.
DOĞAYA YÖN VERİLEMEZ
Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy’dan sonra oturumda söz alan Doç. Dr. Pelin Giritlioğlu planda bazı köylerin kazı altında kalacağını belirterek özetle şunları söyledi:
"Arnavutköy’ün kuzeyindeki 8 orman vasfını yitirecek. Plan, tatlı su balıklarının taşınması gibi doğaya yön vermek istiyor, böyle bir girişim olumlu sonuçlanamaz. Proje inşaat projesi ve plan tarım alanlarını kurutacak. Mevcut su kaynaklarının proje dahilinde yok olacak."
PROJE İKİLİK İÇERİYOR
Son konuşmacı Prof. Dr. Şevkiye Şence Türk, projenin “Tavuk- Yumurta İkilemi”ne sahip olduğunu belirterek, kanalın finansmanı için şehir kurulduğunu, şehir kurulması için kanalın kurulması yolunun tercih edildiğini ifade etti. Prof. Dr. Türk: “Planın yüzde 60.63’ü orman, göl ve tarım alanları üzerinde kurulmuş. İstanbul’un suni bir Rotherdam’a döndürülmek isteniyor. Kanalın, İstanbul’a göçün teşvik edeceğini öngörüyoruz. Su havza alanlarının yapılaşmaya açılacak. 17 Ağustos 1999’dan sonra 30 yıl içerisinde deprem olasılığı yüzde 68 olarak görülüyor. Bu kadar büyük yatırımların İstanbul’a yapılması önemli bir stratejik hata olacaktır.”