Lojistik, son yıllarda yıldızı parlayan sektörlerden biri. Tüm dünyada ve Amerika’da sektör ulusal hizmetlerin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyor. Tüm dünya ülkelerindeki ekonomilerde ise büyük payı var.
Bu payı konunun uzmanları trilyon dolarlarla ifade ediyorlar. Gelişmekte olan ekonomik ülkelerde ise GSMH (Gayrı Safi Milli Hasıla)’nın yüzde 16-20 ‘lik kısmına tekabül ediyor. Sadece satış ve pazarlama stratejilerine dayanarak fark yaratamayacaklarını idrak eden şirket yöneticileri de bu alana yatırımlarını sürdürmeye devam ediyorlar. İşin özü de bu alanda doğru, bilinçli, kazanmayı hedefleyen yatırım kanallarından geçmekle başlıyor.
Lojistik hala, çoğu kişi tarafından anlaşılmamış bir sektör. Son yıllara damgasını vuran modern iş ve yönetim teknikleri arasında farklılık yaratan en önemli unsur ise “Tedarik Zinciri Yönetimi”. Zira iş dünyasının kuralları globalleşmekte olan dünya standartlarına göre oldukça değişkenlik gösteriyor. Artık firmalar bağımsız varlıklarıyla savaşmıyor, iş süreçleri içerisinde birbirleriyle yarışıyorlar.
Lojistik kavramı ve bu olgu şirketlerin pazar içindeki farklılaşmasını sağlayan bir kavram.Yani ürün müşterisine doğru, zamanında ve düzgün bir şekilde ulaşmıyorsa istediğiniz kadar ben lojistikçiyim deyin nafile! Eğer bir şirketin iyi bir lojistik sistemi varsa, o zaman daha iyi ürün sunma imkânı da var anlamını taşıyor. Bu da müşteriye zincirleme olarak daha iyi bir hizmet sunma imkânı sağlamaktadır. Ayrıca da, lojistik sisteminin maliyetlerde düşürücü etkisini ortaya çıkarmaktadır.
Verilen örnekler doğrultusunda yola çıkıldığında bu sektörün pek çok yararının olduğunu ifade etmek mümkün. Öncelikle, müşteri memnuniyeti sağlıyor. Bu da sektörde yatırım yapan şirketlerin kar etmelerini gerektiren bir yöntem. Şirketler bu yöndeki lojistik sistemlerini etkin biçimde uygulayabiliyorlarsa, o şirketi de bir takım israflardan korumuş bulunuyorlar.
Lojistik maliyetleri her sektöre göre değişkenlik gösteren bir durumda. Bu yatırımlar yapılmadan önce, lojistik sisteminin etkinlik sayılacak bir vaziyete gelmesi söz konusu değil. Şimdi ise şirketlerin bu konudaki uygulamalarına bakıldığında yeni ve farklı modellerin uygulandığını söylemek mümkün. Zaten pazarlama 1920’lerden beri bu 89 yıllık süreçte hep var. Lojistik 2.Dünya Savaşı sırasında sahneye çıkmış bir kavram. Yine de söylemek gerekirse bu durum dünyanın ne tarafında olduğunuzla ilgili bir husus. Avrupa’da lojistiğin geçmişi oldukça eski bir tarihe dayanıyor. Burada esas üzerinde durulması gereken konu ise son 10 – 15 yılda lojistiğin bulunduğu konumlama yaşanan gelişmeler ve kaydedilen önemler. Bundan 20- 25 yıl öncesinde sadece maliyetleri azaltıcı yönüyle bir sektör olma özelliği taşıyordu. Şu anda da kar etmeyi de beraberinde getiren bir konumda. Yani iyi yönetilen bir lojistik sistemi sayesinde bir firmanın diğer başka bir firma üzerinde rekabet avantajı sağlamasına etken oluyor.
Buna paralel diğer etkenler de bu pazarlarda etkin olmanızı sağlamakta. Global bir pazara hitap ediyorsanız, lojistik alanda da kendinizi zaten ispatlamış sayılıyorsunuz. İş bununla da kalmayacak tabii ki. Şirketler çok kısa bir zaman içerisinde tedarikçisiyle birlikte daha fazla işbirliği içerisinde olacak. Rasyonel bir konuma gelebilme açısından iyi, sağlıklı, sağlam ve bilinçli yatırım yapacaklar. Bunda da en büyük avantajları tedarikçileriyle birlikte olmaları olacak. Çünkü sağlıklı bir lojistikte karşılıklı güven artacak. Bunun neticesinde ise talepleri artan müşterilere iyi hizmet götürülecek ve daha fazla kar sağlanacak.
Lojistik tedarik zincirinin çok önemli bir parçası. Ürünlerde gereken hizmetin ve bilginin kaynaktan müşteriye varış noktasına kadar ulaşmasında bu verimliliği sağlayan ve organize eden bir hizmet sektörüdür. Başarılı bir tedarik zincir yönetiminde ilk yapılacak şey iş süreçlerini iyi yönetmekten geçiyor.