İnsanların iletişim, öğrenme, bilgi ve haber alma ihtiyacı doğrultusunda ortaya çıkan, gelişen teknolojiyle her geçen gün kendini yenileyen gazetecilik mesleği, dönem içinde devrim sayılan taş ve kağıt baskıların ardından dijital teknolojilerle yeni boyut kazanmaya devam ediyor.
İnsanlığın en köklü unsurlarından iletişim, dünyanın en eski ve güncel meslekleri arasında yer alıyor. İletişimin gelişmesiyle haberleşmeye dönüşen sistemde insanlar, zaman içerisinde birbirleriyle; bazen dumanla ya da kuşla, kimi zaman da kil tabletlere veya kayalara yazılan yazılarla haberleşmiş. İnsanın öğrenme ve haberleşme ihtiyacına karşılık veren, "Dünya döndükçe var olacak" meslek grupları arasındaki gösterilen gazetecilik, gelişen teknolojiyle de her geçen gün kendini yeniliyor.
Daktilo başta olmak üzere analog yazı makinelerinin devrim sayıldığı dönemleri geçerek teknolojideki gelişmelerle dijital dünyaya açılan gazetecilik, internet ve sosyal medyanın taşınabilir cihazlarla uyumlu hale getirilmesiyle yeni boyut kazanmaya devam ediyor.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Özçağlayan, gelişen gazetecilik teknolojisinin dünü ve bugününü anlattı. Özçağlayan, herkesin değişimden bahsettiği bir dönemden geçildiğini, özellikle teknolojinin bu dönemde belirgin bir faktör olarak kişinin karşısına çıktığını belirtti.
Teknolojinin, değişimin en önemli dinamiklerinden biri olduğunu ve hayatın her alanını etkilediğini dile getiren Özçağlayan, etki alanı içerisinde; habere ulaşma, haberi üretme ve haberi tüketme dinamiklerinin de yer aldığını söyledi.
İletişim alışkanlıklarında özellikle son 20 yılda internetin insan hayatına girmesiyle büyük değişimler yaşandığını vurgulayan Özçağlayan, "2000'li yılların başından itibaren internetin derinlik kazanması, altyapısının gelişerek hızlanması internetin boyutunu da değiştirdi. Bunun yanına özellikle son 5-6 yıldır mobil internetin gelmesi, taşınabilir cihazların üzerinden her şeyi takip etmenin, üretmenin ve dağıtmanın mümkün olması ezberleri bozdu." dedi.
Gazetecilikte gelişen teknolojiyle birlikte kağıttan elektroniğe geçiş olduğunu aktaran Özçağlayan, "Kağıt gazete halen varlığını sürdürmesine rağmen kağıttan elektronik ortama doğru bir geçiş var. Gazetelerin bir kısmı bunu öngördü, kendini buna hazırladı. Bir kısmı öngöremedi, kendini hazırlamakta geç kaldı. Ama şu anda herkes buraya doğru bir dönüşüm içerisinde. Dolayısıyla teknolojinin temel dinamiğini oluşturduğu değişim medyayı da etkiliyor. Medya ekonomisinde dinamikleri, okur-gazeteci ilişkisini, editoryal süreçleri, haberin üretim ve dağıtım süreçlerini etkiliyor." ifadelerini kullandı.
"Dünya döndüğü sürece bu meslek devam edecek"
Kağıda basılı gazetelerin ortadan kalkmasının gazetecilik mesleğini akamete uğratmayacağını söyleyen Özçağlayan, şöyle devam etti:
"Dünya döndükçe insanların habere ve bilgiye ihtiyacı olacak. İnsanların olabilecekleri önceden görüp kendini ona hazırlama gibi bir refleksi var. Bu, hayatta kalma güdüsü ile ilişkili. Biz canlı varlıklar olarak hayatta kalmaya programlamışız kendimizi. Öyle bir içsel motivasyonumuz var. Hayatta kalabilmemiz için de olabilecekleri, tehlikeleri, tehditleri görebilmek lazım. Mesela; yeryüzünde çok az insan vardır ki hava durumunu izlemesin. Bu adam çiftçi mi? Ziraatla mı uğraşıyor? Hayır. Her insan ertesi gün havanın nasıl olacağını merak ediyor. Öğrenince ne oluyor? Ertesi gün kendisini nasıl bir hayat bekliyor, buna hazırlanmak için yapıyor. Hazırlayınca ne oluyor? Kendini güvende ve rahat hissediyor. Dünya döndüğü sürece bu meslek devam edecek. İnsanın habere ve bilgiye ihtiyacı hiçbir zaman bitmeyeceği için bu haberi ona getirecek insanlara ve araçlara her zaman ihtiyacı olacak. Biz bugün nasıl 'kil tabletim nerede?' diye oturup ağlamıyoruz, 'parşömenim nerede?' diye ağlamıyoruz, çünkü onlar vardı o zaman, yarın öbür gün kağıda basılı gazete giderse belki de başka cihazlar girecek hayatımıza."
"Sosyal medyada güven sorunu var"
Sosyal medyada bir güven sorunu bulunduğunun da altını çizen Özçağlayan, "İnsanların alıştığı araçlar bir anlamda güvendiği araçlar da oluyor. Aynı TV kanalını seyreder, doğrudur yanlıştır ama onun istediği mesajları veriyordur, ona göre doğru odur. Esasen gazeteciliğin ilkeleri var, haberi yazmadan, insanların önüne koymadan evvel farklı kaynaklardan doğrulayacaksın... O doğrulama kısmı hız konusuyla çatışıyor. Olmayan bir şeyi olmuş gibi koyduğunuz zaman senin okurların sana duyduğu güveni kaybedebiliyor." değerlendirmesini yaparak, şöyle devam etti:
"Aynı zamanda gazeteciliğin temel ilkeleri de çiğnenmiş oluyor. Çünkü doğrulamadığın haberi koymak temel ilkeleri çiğnemektir. Bu konuda medya profesyonelleri ile yapılmış araştırmalar, 'önce yayınla, sonra gerekirse düzelt' diye bir refleks olduğunu söylüyor. Gazetecilerin de önemli bir bölümü sosyal medya hesaplarına sahip. Gazeteciliğin artık sosyal medya olmadan sürdürülemeyeceğini ifade ediyorlar büyük oranda. Güven sorunu olmasına rağmen onlar da birçok haberi kendi haber hikayesini zenginleştirmek anlamında sosyal ağlar üzerinden aldıkları bilgiler üzerine inşa ettiklerini söylüyorlar. Dolayısıyla maniple edilebilecek, insanları olumsuz yönde etkileyebilecek, farklı yönlere kanalize edilebilecek dinamikler sosyal medyada var. Fakat bu güven sorununa rağmen sosyal medya 'ana akım' etkinliğe doğru ilerliyor. Gazeteler ve gazeteciler bu değişime ve dönüşüme kendini hazırlama çabası içerisinde. Okur ne durumda? Okur her şeyi anında istiyor, ayağına gelsin istiyor. 'Ben sosyalleşirken haber aksın', 'ben yolda yürürken ya da otobüste giderken haber bana anında gelsin, ama doğru şekilde gelsin' diyor."
"Doğru haber bazen hıza yenik düşüyor"
Gazetecilerin, teknolojinin getirdiği bütün olanakları değerlendirerek en hızlı, en güncel, en kapsamlı ve her şeyden önemlisi en doğru haberi sunmak zorunda olduğunu dile getiren Özçağlayan, gazeteciliğin buna hazırlandığına vurgu yaptı.
Özçağlayan, şöyle devam etti:
"Doğru haber bazen hıza yenik düşüyor. En hızlı haber daima en doğru haber değildir. Hız bir etken oluyor, doğrulana kadar vakit kaybediyorsun ama sosyal medyanın öyle bir derdi yok. Yanlış-doğru demiyor, paylaşmaya ve tüketmeye hatta üzerinde yorumlar geliştirmeye bakıyor. Halbuki sen doğru haberle orada olmak zorundasın. Hatalar yapılacak ama gazetecilik doğru habercilikle yaşamak için kendi dinamiklerini geliştirecek. İnsanlar da kendisine inandırıcı gelmeyen her şeyi araştırabilirler ki bunları araştırıyorlar zaten. İnsanlar haberin nereden geldiğine değil, ne olduğuna bakıyor."
Özçağlayan, gazetelerin insanlara araç olarak gelme biçimlerinin zaman içinde değiştiğini, araçlar değişse de insanların olan bitenden haberdar olma içgüdüsü doğrultusunda dünya var oldukça yayın yapacağını sözlerine ekledi.