Deniz Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Recep Canpolat'ın sorularını yanıtlayan Karadeniz, dünya çapında birçok ülkede binlerce öğrenciye verdikleri eğitim hizmetleri ve dikkat çeken projeleriyle ilgili çok önemli açıklamalar yaptı.
2 hafta önce rektörlük görevine geldiniz. İlk röportajınızı da bizimle gerçekleştiriyorsunuz. Genç bir rektörsünüz. Nasıl bir teklifle bu göreve geldiniz. Daha önce eğitim konusunda göreviniz neydi?
- Daha önce yine Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı'ydım. 11-12 yıldır içindeyim. Eğitim Teknoloğu'yum. Benim yaptığım iş, etkili verimli çekici eğitim ortamları tasarlamak. Aynı zamanda kurumlarımızın icra kurullarındaydım. Sanıyorum bu vizyon sadece kadın olmakla ilgili bir durum değil eğitim bilimci bir rektörü de aynı zamanda Enver Bey ( Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel) 'in seçmiş olduğunun altını çizmek lazım. Çünkü genelde rektörler mühendislik alanı olabilir, tıp alanı olabilir ağırlık genellikle buradandır. Eğtim bilimci çok yoktur.
Bahçeşehir Üniversitesi'ni anlatır mısınız?
- Üniversitemiz 21. yılına girdi. 27 bin civarında öğrencimiz var.4 öğrencimizden birisi uluslararası öğrenci ve 123 ülkeden öğrencimiz var.Eğitim dilimiz birçok programda İngilizce. Sedece lisans değil yüksek lisans, doktora konularında da ve birçok alanda da eğitim veriyoruz. 9 tane fakültemiz var. 4 tane enstitümüz var ve İstanbul'da kampüs olarak 5 ayrı lokasyonda bulunuyoruz.
Bahçeşehir Üniversitesi global bir marka. Özellikle Türk eğitim kurumları içerisinde çok önemli noktaya geldi. Çıkış noktası Uğur Eğitim Kurumları'yla birlikte Bahçeşehir Üniversitesi oldu. Dünyada yaklaşık 200 binin üzerinde bir öğrenci var. Bunun yansımaları nasıl oluyor, diğer okullarla sinerjiyi nasıl sağlıyorsunuz?
- Eğitim özellikle yükseköğretim özellikle artık tek başına bir kampüste çocukları , gençleri bir sınıfın içine koyarak ve bir hocanın geçip kürsüye anlatmasıyla olacak bir eğitim değil. Artık 21. yüzyıldayız , gençlerimizden farklı yetkinlikler bekliyor sektörümüz. Şu andaki gençlerimiz okumuş oldukları bölümlerden mezun olduklarında zaten ilk baştaki okudukları bilgilerde yenilenmiş oluyor teknolojinin hızıyla, bilimin hızıyla. Artık herşey sürekli yenileniyor. O yüzden hiçbir global ağınız olmadında, hiçbir uluslarası bir ilişkiniz olmadığında, hiçbir teknolojiyi, hiçbir dünya vatandaşlığını gerektiren değerleri ve etkinlikleri gençlere vermediğinizde aslında yapılan iş, işsizler ordusu olarak birçok yetenekli, becerikli ama o yetkinliğe sahip olmayan gençler, diplomalı işsizler üretmektir. Ama bu noktada yükseköğretimin nereye gittiğini biz çok iyi biliyoruz. Dünyadaki birçok yüksek öğretim kurumuyla inanılmaz işbirliklerimiz var. Bu global ağımızda bizim oradaki var olan tüm trendleri, eğitimdeki tüm yenilikleri aynı zamanda belirli bir alanla ilgili yeni gelişmekte olan ve ortaya hiç çıkmamış bilimsel araştırmalardan dahi haberdar olmamızı sağlıyor. Bu aynı zamanda bizim geriye dönük farklı şekilde kurgulamamızı sağlıyor.
İkincisi bu işbirliklerini oluştururken artık interdisipliner eğitimin gereği olarak farklı fakülteler farklı bölümler, faklı ülkeler, farklı üniversiteler arasında öğrencilerimiz arasında öğrencilerimizi ve hocalarımızı bir arada çalıştırıyoruz. Birşey üreteceksek eğer artık bizim gencimiz; Amerika'daki, İngiltere'deki, Güney Kore'deki gençle tanışıp oralardaki hocalardan gördükleriye birşeyler üretiyor. Bunun patentini alıyor, bunun girişimini yapıyor. Bu global ağın bize sağladığı şeyleri gençler yanlış anlar. Ben bir dönem yurtdışına gideyim bu uluslararasılaşma değildir. Gerçek uluslararasılaşma farklı ülkelerden bir arada birşey üretmek üzere yeni bir araştırma olabilir, yeni bir girişim olabilir, yeni bir şirket olabilir ya da eğitimde yeni bir metod olabilir. Bir arada artık üretmeyi yapmak gerekiyor. Tüm dünyadaki her alanda üniversiteler zaten böyle çalışıyor. O yüzden BAU Global!in bize verdiği şey sadece öğrencinin ve hocanın hareketliliği değil bu global ağda global vatandaş olabilecek dünyanın herhangi bir yerinde kendi mesleğini icra edebilecek yada kendi şirketini kurabilecek gençler yetiştirmemizi sağlıyor.
Son dönemde çok önemli bir projeye imza attınız. IMarest Birleşmiş Milletler'inde alt danışman statüsünde kuruluşun üniversitesini satın aldınız İngiltere'den MLA Koleji. Bahçeşehir Üniversitesi ile MLA arasında nasıl bir işbirliği düşünüyorsunuz?
- Eğer liderlik olmazsa vizyon olmazsa buraya gelme şansımız hiç yoktu. Öncelikle Mütevelli Heyeti Başkanı'mız Enver Yücel'e liderliği ve vizyonu için teşekkür ediyoruz. MLA College ile yapacağımız herşey aslında çok önceden planladığımız üzerinde düşündüğümüz ve hatta birçok noktada çalışmalara başladığımız alt başlıklarımız var. Birincisi öğrenci hareketliliği yani öğrencilerimizin her seviyede İngiltere'deki hem bu kolejde hem de oradaki diğer üniversitelerde çeşitli hareketliliğini sağlamak. İkincisi bu kolejimizin üzerinden yaptığımız anlaşmalarla öğrencilerimizin diplomasının orada tanınırlılığını sağlayarak öğrencimizin mesleğini orada da icra etmesini olanak sağlamak.Bunlar için çok güzel girişimlerimiz var. Özellikle dış hekimliği fakültemizden başladık ve tıp fakültemizden. Bunun dışında araştırma konusunda da interdisipliner araştırma alanlarıyla ortak alanlar ve araştırmalar yapmayı düşünüyoruz. Örneğin mavi ekonomi gibi alanlarda ya da deniz hukuku gibi alanlarda ya da 'Blockchain'le yapay zekayla beraber bu işin farklı lojistik sektörler dahil olmak üzere farklı sektörlerdeki yansımalarıyla çeşitli işbirlikleriyle hem araştırma hem de geliştirme faaliyetleri yapmak istiyoruz. Bu noktada aslında bir masanın etrafında her alanda insanın olduğu ortaya aslında belirli bir alana yada birkaç alan özgü sorunların çözüleceği çok orijinal çözümlerin üretileceğini ve patent alınacak çözümlerin üretileceğini düşünüyoruz. Bunun dışında benim en büyük hedeflerimden biri de ülkemizdeki gençlerin girişimlerininde İngiltere'de hayata geçmesi. Çünkü bizim gençlerimizin çok güzel fikirleri var. Şimdi bir teknopark kuruyoruz. Kuluçka merkezimizde var. Bu fikirlerin ve şirketlerin hepsi uluslararası düzeyde inanılmaz iş yapacağına inanıyorum. Aynı şekilde Berlin'deki üniversitemiz, Washington DC'deki üniversitemizle beraber tüm bu üniversitelerin arasında start up ekolünü ve girişimcilik ekosistemini canlandırıp start uplar arasında da böyle bir farklı uluslararası boyutlara açılmak istiyoruz. Bu noktada da İngiltere tarafında IMarEST'le çalışmış olacağız. Orijinal Özgün master programları ve özellikle sertifika programları geliştiriyor olacağız. Çünkü biliyorsunuz sürekli mesleki eğitim olmadan bir insanın tüm meslekte yaşamını geçirmesi artık mümkün değil. Yeni teknolojiler , yeni meslekler çıkıyor. O yüzden hem farklı olmayan master programları hem de sertifikalar yapacağız ve bunu yaparken de teknolojiyi kullanıyor olacağız. Hem online hem de yüz yüze eğitimler hem de hybrid dediğimiz bu ikisinin karışımıyla oluşan tasarımları kullanacağız.Bu noktada hem gençlere hem hocalarımıza hem de ülkemize çok faydası olacağını düşünüyorum.
Öğrencilerimize mesaj vermek noktasında BAU Global'in 6 ülkede üniversitesi var. Bir öğrenciniz Bahçeşehir Üniversitesi'nde okurken DC'deki üniversiteye yatay geçiş yapabiliyor mu veya oradaki öğrenciler Türkiye'ye gelip kardeş üniversitede eğitim alabiliyor mu?
- BAU Global'i kurarken amacımız buydu zaten ve bunu sağladık. Bizim istediğimiz şey öğrencimizin bir dönem DC'de, bir dönem Berlin'de, bir dönem artık Londra'da okuyor olmasıydı. Bu değişmeli dönemleri yazın ve kışın yapabiliyoruz. Bunun dışında o ağın içerisinde yer alan yüzlerce üniversiteyle de işbirliğimiz var. Erasmus'un dışındada öğrencilerimiz başka ülkelere dönemlik gidebiliyor. Mesela Japonya'da şu anda mimarlık kısmında bir kısım öğrencilerimiz var. Yaz okulu için gittiler. Bir kısım öğrencim Roma'ya gidiyor. Tamamen bulunan yer, mekan, ülke hangi alanda öndeyse ona göre bir program tasarlayıp gönderiyoruz. O yüzden öğrencimiz buraya geldiğinde biz sürekli aynı yerde yaşamını geçirsin istemiyoruz.
DENİZ HABER AJANSI
