Almanya ile Türkiye arasındaki siyasi gerginlik; büyük çaplı dış ticaret, karşılıklı büyük yatırımlar, savunma konusundaki önemli anlaşmalar nedeniyle iş dünyasının da gündemine oturdu.
Açıklamalarda bulunan iş dünyası temsilcileri, politik karşı kampanyaların ve yabancı iş çevrelerinin propagandalarıyla ‘Türk malı’ algısında yaşanabilecek problemlere dikkat çekti. Otomotiv sanayi gibi bazı Alman yatırımcı sektörlerinin alternatif alan arayışına girdiği belirtiliyor. Gerginliğin başka bazı Avrupa ülke ve şirketlerinin rekabetçi yaklaşımıyla kasıtlı yayılması konusunda olumsuz işaretler var. İspanya’da ‘Türk malı kullanmayın’ çağrıları yapılıyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Almanya Dışişleri’nin vatandaşlarına seyahat uyarısı yapması, Türkiye’deki Alman yatırımlarına güvence vermeyecekleri konusundaki açıklamalarıyla tırmanan gerginlik, dün yeni sert açıklamalarda devam etti. Türkiye tarafının tansiyonu düşüren açıklamalarına karşın Alman sözcüler sert açıklamalarını sürdürdü. Alman Ekonomi Bakanlığı Sözcüsü Katharina Dubel, “Türkiye ile ilgili alınacak başka önlemler hala değerlendiriliyor” dedi. Sözcü, Almanya’nın, Avrupa Birliği ortaklarıyla Türkiye’nin gümrük birliği anlaşmasını genişletmenin mevcut durumda anlamlı olup olmadığını tartıştıklarını da belirtti.
Türkiye ile Almanya arasında 35 milyar dolarlık ticaret hacmi var. Bunun 14 milyar doları Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı. Türkiye’de 7 bine yakın Alman sermayeli şirket var. Türkiye’deki yerleşiklerin Almanya’da kurdukları şirket sayısı ise 500’e, doğrudan yatırımları da 2.5 milyar dolara yaklaşıyor. 2002 sonrası Almanya’dan Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan yatırım 9 milyar dolar. Türk kökenlilerin Almanya’da 75 bin dolayında şirketi var. Bunlar yaklaşık 370 bin kişilik bir istihdam yaratıyor. Yıllık 35 milyar euro dolayında ciroları var.
İş dünyası değerlendirmelerine göre siyasi gerginliğin derinleşmesi, uzun sürmesi karşılıklı ticaret ve yatarım konusunda sorun yaratabilir. En önemli risklerden birisi Almanya’nın “AB’nin patronu” pozisyonunu kullanması, “Türk malı” algısını olumsuz etkilemek için İspanya’da baş gösteren kampanyaların başka ülkelere sıçraması… İş dünyası temsilcileri, “İspanya’daki ‘Türk malı giymeyin’ çağrıları başka pazarlara sıçrayabilir. Kasıtlı kötülemelerle imaj sorunu sıkıntı yaratıyor. Eskiden yurt dışına gittiğimizde ‘Demokrasisi gelişen ülke’ diye el üstünde tutulurduk. Almanya, Türkiye’ye ilk kez açıktan tavır aldı. Türk sanayisinin teknolojisini geliştirmesi için Almanya ile kavgalı değil kol kola olması gerekiyor” diye konuştular.
'Kamu alımında etkisi olabilir'
Konu ile ilgili görüşlerini paylaşan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İrfan Özhamaratlı ise ticaret ortamının arzusunun siyasi gerilimlerden sonra ticaret ortamında herhangi bir sorun olmaması yönünde olduğunu belirtti. Alman iş dünyasının da aynı görüşü savunduğuna inandığını ifade eden Özhamaratlı, "Siyasi zorlamaların özel sektöre ciddi bir etkisi olmaz diye düşünüyorum. Kamu alımları noktasında ise hükümetler inisiyatif kullanabilirler" diye konuştu.
İSO Yönetim Kurulu Üyesi Ali Eren de siyasi gerilimlerin ticareti kısa vadede etkilese de orta ve uzun vadede etkilemeyeceği görüşünde. Fakat buna karşın yatırım konusunun farklı olduğuna dikkat çeken Eren, Almanların Türkiye'ye yapacağı yatırımlar konusunda 2- 3 defa düşünebileceğini belirtti. Siyasi tartışmaların ticarete 3 hafta- 3 ay arasında ticari ortama yansıdığını bildiren Eren, daha geniş açıdan bakıldığında ise Türkiye'nin risk ratinginin artabileceğini ve kredi maliyetlerinin yükselebileceğini savundu. Öte yandan Türkiye'den Almanya'ya 2.1 milyar dolarlık kazan ihracatı yapılırken, bu sektörde 4.5 milyar dolarlık ithalat yapılıyor. Kazan ihracatında iki ülke arasındaki siyasi gerilimin bir risk yaratmayacağını ifade eden Eren, "Çoğunu Türkiye'deki Alman firmalar yapıyor. Burada bir sorun olursa çifte zarar yazar Almanlar. Biz ithalat konusunda bir engelleme yaparsak, iç pazarda kıpırdanma yaşanabilir" ifadelerini kullandı.
Menşeinin yazmaması avantaj
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz ise Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde doğrudan Türk ürünlerine yönelik bir protesto olmadığını savunarak, şöyle devam etti: "Halka kadar inmiş bir negatiflik yok ama Türkiye üstünde ciddi bir negatif reklam yapılıyor. AB'de satılan ürünlerin üstünde menşei yazma zorunluluğu yok. O nedenle Avrupalı son tüketici protesto yapmak istese bile Türk ürününü bulamaz. Bu da hem Türk üretici hem de Avrupalı ithalatıçı firma için avantaj durumunda."
Orta ve uzun vadede sorunun devam etmesi halinde bunun ticaret ortamına da yansıyacağını vurgulayan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Şeref Fayat, buna karşın gerilimin Almanya'daki seçimlerle ilgili olduğunu düşündüğünü aktardı. Türk ve Alman iş dünyasının birbirine ihtiyaç duyduğunu aktaran Örme Sanayicileri Derneği (ÖRSAD) Başkanı Fikri Kurt, Almanların Türkiye'ye ağır sanayide, Türkiye'nin ise Almanya'ya hazır giyim gibi konularda destek olduğunu dile getirdi. Büyük firmaları basic ürünlerde belki üretimini daha geri kalmış ülkelere kaydırabileceğini söyleyen Kurt, "Tasarım ve yüksek katma değerli ürünlerin üretimi konusunda hiç bir sıkıntı olmaz. Alman KOBİ'ler de bizden mal almaya devam ederler" dedi.
TAYSAD Başkanı Alper Kanca: Bir günde tedarikçi değiştirilmez
"Bu konuyu birkaç farklı vadede düşünmek gerekiyor. Turizmin aksine otomotivde kısa vadede çok etkisi olacağını sanmıyorum. Otomotiv sektöründe her iki taraf da sözleşmelerle çalışıyor. Uzun vadeli anlaşmalar ve planlar yapılıyor. Bir günde kolay kolay kimse tedarikçisini değiştirmez. Dolayısıyla kısa dönemde çok sorun yaşanmaz. Olay tek taraflı değil. Türkiye de Almanya için önemli bir pazar. Almanya Türkiye'den büyük ihracat yapıyor. Otomotiv sektöründe de Türkiye'ye önemli miktarda ara mamüller satıyor. Hükümetin yaptığı açıklamaların iş hayatında aynı şekilde takip edildiğini düşünmüyorum. Hatta Alman Dışişleri Bakanı'nın bu açıklama yaptığı gün Türkiye'de faaliyette olan bir Alman şirketi bu pazardaki yatırımını büyütme kararı aldı. Alman hükümetinin açıklamaları büyük otomotiv şirketlerinin Türkiye'ye yatırımını durdurmaz. İş hayatı siyasi taraftan biraz daha bağımsız gidecek gibi görünüyor. Ancak uzun vadede sektöre ve iki ilkenin ekonomisine olumsuz yansıyabilir."
Almanya'ya yapılan talep geri çekildi iddiası
Ajansların geçtiği haberlerde ise Almanya İçişleri Bakanlığı sözcüsü Tobias Plate'nin dün düzenlediği olağan basın toplantısında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin terörizmi desteklediğinden şüphelenilen 700 Alman firması hakkında soruşturmaya yardımcı olması için Almanya'ya yaptığı talebi resmen geri çektiğini iddia etti. Tobias Plate'nin açıklamasına göre, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Alman meslektaşını bugün telefonla arayarak Türkiye'nin listeyi Interpol aracılığıyla göndermesinin bir "iletişim sorunu" olduğunu söyledi.
Türkiye’de 7 bin civarında Alman sermayeli şirket var
2016 yılı sonu itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren Alman sermayeli firma sayısı 6 bin 846 olarak görünüyor. 2017’de kurulan ve gelenlerle birlikte sayının 7 bini geçtiği tahmin ediliyor. Bunlardan 2085’i “motorlu taşıtların, motosikletlerin bakım onarımı ve akaryakıt toptan perakende satışı” konusunda çalışıyor. İnşaat alanında 546, gayrimenkul faaliyetleri alanında 236 Alman şirketi var. 332 otel lokanta işletmecisi, 270 ulaştırma ve seyahat acentelik şirketi faaliyette. Makine teçhizat imalatı alanında 130, bilgisayar ve ilgili faaliyetlerde 276, elektrik gaz buhar konusunda 369, gıda içecek imalatı konusunda 1100, kimyasal madde ve ürünleri imalatında 129, mobilyada 89, motorlu kara taşıtlarının imalatı konusunda 81, tekstil konusunda 89 Alman firması faaliyet gösteriyor.
Kaynak: Serkan AKINCI / DÜNYA