ABD Başkanı Donald Trump, geçen yıl Temmuz ayında gittiği Polonya'da Cumhurbaşkanı Andrzej Duda ile birlikte yaptığı açıklamada, bu ülkeyi Rusya'dan enerji ithalatına olan bağımlığından kurtaracağına söz vermişti.
"Bir daha asla tek tedarikçinin elinde rehin olmayın" diyen Trump, Polonya'ya Amerikan petrolü seçeneğini sunmuştu.
Trump, Avrupa'nın eskiden beri beslediği doğalgaz sevkini durdurabileceği kaygılarından yararlanıyordu. Aradan altı ay geçtiğinde Polonya, ABD ile LNG, ham petrol ve kömür ithal sözleşmeleri imzalamış ve Rus doğalgaz şirketi Gazprom ile arasındaki anlaşmayı, 2022 yılında sona erdiğinde yenilemeyeceğini açıklamıştı.
Bu olay, Trump'ın "enerjide üstünlük", yani ülkesinin küresel üstünlüğünü güçlendirmek için giderek artan enerji ihracatından yararlanma gündeminin bir örneği.
Trump'a büyük güç sundu
Trump'ın devraldığı parlak gaz ve petrol sektörü, yeni yönetime uluslararası petrol piyasalarında on yıllardır hiçbir Amerikan yönetimine nasip olmayan bir güç sundu. Uzun yıllardır sürekli gelişen sondaj teknolojisi sayesinde Amerikan petrol üretimi, 1970 yılından bu yana ilk kez günde 10 milyon varili aştı. Aynı şekilde hızla yükselen doğalgaz üretimi de ABD'yi dünyanın en büyük üreticisi yaptı.
Bu arada, ham petrol ihracatında 40 yıldır süren yasağın kaldırılması da denizaşırı ülkelere stratejik sevkiyatların kapısının açtı.
Litvanya, Ukrayna, Çin, Japonya, Güney Kore ve Vietnam son iki yılda ABD ile enerji anlaşması yapan 30 ülkeden sadece bazıları. Bu ülkelerin pek çoğu ABD ile ilk kez böyle bir ilişkiye giriyor.
ABD'nin enerji ihracatı artarken, ithalatı da düşüyor ve böylece, Ortadoğu ve başka yerlerdeki petrol üreticisi ülkelere olan ekonomik ve siyasi bağımlılığı azalıyor. ABD'nin net petrol ithalatı 2005 yılından bu yana günde 12.5 milyon varilden sadece 4 milyon varile düştü. Bu ithalatta OPEC'in payı da yarıdan fazla iken, üçte bire indi.
Rusya'nın etkisi uzun vadede azalacak
Trump yönetiminin Aralık ayında açıklanan Ulusal Enerji Stratejisi belgesinde, enerji üstünlüğü politikasının amaçlarından biri, "müttefik ve ortak ülkeleri enerjiyi zorlama aracı olarak kullanabilecek taraflar karşısında daha güçlü kılmak" olarak gösteriliyor.
Rusya'nın Avrupa'ya gaz sevkiyatındaki neredeyse tekel olmaya yaklaşan üstünlüğünün etkisini en ağır yaşayan ülke Ukrayna olmuştu. Gazprom, kış ortasında Ukrayna'ya ve oradan Avrupa'ya giden gaz akışını fiyat anlaşmazlığı nedeniyle kesmiş ve Rus gazını başka kullanıcılara satan ülkelere de yasak getirmişti. Gazprom CEO Yardımcısı Alexander Medvedev ABD'nin bölgeye enerji ihracatını önemli görmediğini ifade etti.
Analistler ise, ABD boru hattıyla daha ucuza gelen Rus gazı karşısında piyasadan pay almakta zorlansa bile, bir seçeneğin varlığının bile Rusya'nın sevkiyatı kesmesinin yaratacağı etkiyi azaltacağını söylüyor. Böylece Rusya'nın alıcılarına uzun vadeli kontratlarda istediği koşulları dikte etme imkanı da azalacak.