DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, AA muhabirine bankacılık sektörü ve Türkiye ekonomisi açısından 2018 yılı gelişmelerini değerlendirirken, 2019'dan beklentilerini paylaştı. Geçen bir yıllık süreçte, ekonomide yaşanan sorunlara karşın otoritelerin zamanında aldığı önlemler sayesinde bankacılık sektörünün güçlü kalmaya devam ettiğini anlatan Ateş, sektörün sermaye yeterlilik rasyosunun (SYR) ekim itibarıyla solo bazda yüzde 18 seviyesinde bulunduğunu bildirdi.
Ateş, bu oranın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) geçici olarak tanıdığı esneklikler çıkarıldığında dahi uluslararası standartların çok üzerinde bulunduğunu, aktiflerde oluşabilecek bozulmalara yeterli bir tampon oluşturduğunu vurgulayarak, "Bankaların karlılıkları da sermayelerini destekleyecek düzeyde." ifadesini kullandı.
Bankacılık sektörünün öz sermaye getirisinin, yüzde 14'ün üzerinde olduğuna işaret eden Ateş, şunları kaydetti: "Sektörün sorunlu kredi oranı 2017 sonuna (yüzde 3) kıyasla bir miktar artış göstermekle birlikte makul seviyelerde. Bankaların yeniden yapılandırmalarla müşterilerine yardımcı olması aktif kalitesinin bozulmasını engelliyor. Diğer taraftan, 2018'de finansal koşullardaki sıkılaşma sebebiyle kredi büyümesi yavaşladı, kurdan arındırılmış olarak bakıldığında kredi büyümesi yüzde 4,1. Ayrıca, mevduat tarafında da rekabet sürüyor.
Yılbaşından itibaren TL mevduatlar yüzde 8,4 artarken, yabancı para (FX) mevduatlar yüzde 6,7 azaldı. Kurdan arındırılmış olarak bakıldığında, sektörün toplam mevduat büyümesi yüzde 1,5'le, kredi büyümesinin altında. 2019'da hem fonlama tarafındaki sıkışma hem de faiz oranlarındaki artışın kredi büyümesi üzerinde baskı yaratmaya devam etmesini, kredi büyümesinin yüzde 12 seviyesinde olmasını bekliyoruz."
"Likiditede bozulma yaşanmadı"
Hakan Ateş, eylül sonu itibarıyla bankacılık sektörünün konsolide bazda ortama sermaye yeterlilik oranının yüzde 16,5, ortalama ana sermaye oranının yüzde 13,3 olduğunu söyledi. Son dönemde sermaye düzenlemelerinde yapılan değişiklerin 150 baz puan kadar olumlu etkisi olduğunu aktaran Ateş, "Yüksek piyasa volatilitesinin olduğu bu dönemde, bankaların sermaye oranlarının yeterli düzeyde kalmasında, sektör olarak düşük kaldıraçlı bir yapıda olmamızın önemli bir etkisi bulunmakta.
Sektörün ortalama likidite karşılama oranının, 2017'de yüzde 113,5 ve 2018'in eylül sonuna kadar olan sürede ortalama yüzde 134,7 olduğu göz önüne alınırsa likidite görünümünde de bir bozulma yaşanmadığını söyleyebiliriz." değerlendirmelerini yaptı.
"Stres testlerini başarıyla geride bıraktık"
Hakan Ateş, sektör genelinde ortak bir stres testi çalışması yapılmadığını, ancak son dönemde likidite ve sermaye yeterliliğine ilişkin stres testlerinin bankaların önemli gündem maddesini oluşturduğunu söyledi. Risk düzeyi değerlendirildiğinde sektör için birincil önceliğin likidite olduğunu ifade eden Ateş, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bankalar mevcut likiditelerini koruma ve artırma yönünde önlemler almıştır. Ağustostan itibaren yaşadığımız süreç, sektör için gerçek bir stres senaryosu ortaya koymuş, bankaların stres koşullarında likiditelerini doğru yönetebildikleri bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir.
3. çeyrek sonuçları da bunu desteklemektedir. Bu testi başarıyla geride bırakmamızın önemli nedenlerinden birinin de belirtildiği üzere bankacılık sektörünün görece olarak düşük kaldıraçla faaliyet göstermesi ve sermaye yeterliliğinin yönetiminde bunun avantaj sağlaması olduğunu belirtmek gerekir."
"2019'da gelişmekte olan ülkelere sermaye girişi devam edecek"
Hakan Ateş, uluslararası ticarette gerilimin artması, Avrupa'daki belirsizlikler ve gelişmekte olan ülkelere risk iştahının bir miktar azalmasına rağmen, 2018'de küresel ekonominin güçlü seyrini koruduğunu belirtti. Gelecek yıl da küresel büyümenin artan aşağı yönlü risklerle beraber daha az dengeli, ancak 2018'e yakın seviyelerde kalmasının beklenebileceğini aktaran Ateş, şunları kaydetti: "Finansal piyasalardaki yüksek oynaklık, küresel büyümede yavaşlama endişeleri ve ticaret savaşlarının yarattığı belirsizliklerin de etkisiyle, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımlarını 2019'da yavaşlatacağını öngörüyoruz.
Avro Bölgesi'nde ise ekonomik büyümedeki kırılganlığa paralel, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) parasal sıkılaşmada ihtiyatlı davranması ve 2019 sonundan önce faiz artırımına gitmemesi beklenebilir. Bu yıl gelişmekte olan ülkelere sermaye girişleri ise 2017'ye kıyasla bir miktar ivme kaybetti.
Önümüzdeki dönemde de Fed kademeli parasal sıkılaşmayı sürdürürken, ECB ve Japonya Merkez Bankası'nın (BoJ) parasal normalleşmeyi zamana yayması ile gelişmekte olan ülkelere sermaye girişlerinin devam etmesi, ancak küresel kriz sonrası dönemin altında kalması beklenebilir."
"2019'un ikinci yarısında enflasyonda hızlı gerileme göreceğiz"
Hakan Ateş, Türkiye ekonomisinin yılın ilk yarısında güçlü büyüme performansını sürdürdüğünü, ikinci yarıda ise finansal piyasalardaki yüksek oynaklık ve bunun getirdiği fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın enflasyon ve piyasa faizlerinin artmasını, finansman koşullarının sıkılaşmasını beraberinde getirdiğini söyledi. Bunun sonucunda büyümede belirgin bir yavaşlama görüldüğünü ifade eden Ateş, Türkiye ekonomisinin orta vadede dengelenme süreci olarak nitelendirilen ılımlı büyüme patikasına girdiğini belirtti.
Ateş, şöyle devam etti: "Yılın son çeyreğinde negatife döndüğünü tahmin ettiğimiz büyümenin, 2019'un ilk yarısında da zayıf seyretmesini ancak 2019'un ikinci yarısından itibaren finansman koşullarındaki rahatlamayla toparlanmasını, yıl genelinde büyümenin yüzde 2 civarında tarihsel ortalamaların altında gerçekleşmesini bekliyoruz. Maliyet yönlü baskıların da hafiflemesiyle 2019'un ikinci yarısından itibaren enflasyonda hızlı bir gerileme göreceğimize inanıyorum. Kurdaki stabilizasyon devam ettiği takdirde, 2019'da enflasyon yüzde 16 seviyesinde gerçekleşebilir.
Diğer taraftan, 2018’in ilk yarısında zirve yapan cari açık, ikinci yarıdan itibaren iç talepteki belirgin yavaşlamayla ithalatın, rekabetçi kurun ihracata olumlu yansıması ve turizm gelirleri sayesinde hızlı bir gerileme eğilimine girdi. Ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın belirginleşmesiyle cari açık 2019'da GSYH'nin yüzde 3-4'ü aralığında sürdürülebilir seviyelere gerileyecektir."
"Türkiye ekonomisinin en güçlü çıpası bütçe disiplini olmaya devam edecek"
Hakan Ateş, gelecek dönemde, Türkiye ekonomisinin en güçlü çıpasının bütçe disiplini olmaya devam edeceğini vurguladı. Yeni Ekonomi Planı'nda (YEP), orta vadede bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 2'yle uluslararası standartların oldukça altında kalmasının ve faiz dışı fazlanın kademeli olarak yüzde 1’in üzerine çıkmasının öngörüldüğünü anımsatan Ateş, "2018'de sınırlı artışa rağmen uluslararası kriterlerin yarısı seviyesinde kalan brüt kamu borcu da mali disiplinin sürdürülmesiyle önümüzdeki dönem kademeli olarak gerileyecektir.
Krizlere karşı dayanıklı Türkiye ekonomisinin, 2019'un ikinci yarısına kadar belirgin bir şekilde hissedilecek olan bu dengelenme sürecini, sıkı para ve maliye politikaları eş güdümü, düşük kamu ve hane halkı borcu, dinamik özel sektör ve güçlü bankacılık sektörünün desteğiyle en az hasarla tamamlayacağına inanıyorum." şeklinde konuştu.
"Reel sektörün sıkıntıları çözülebilirse bankalara yansıması olmaz"
Hakan Ateş, bankaların ekonomide katma değer yaratan tüm müşterilerinin ödeme kabiliyetlerini iyileştirebilmek için karşılıklı iyi niyetle kredi kanallarını açık tutmak, vade, ödeme ve teminat koşullarında esneklik sağlamak için azami çaba gösterdiğini söyledi.
"İçinde bulunduğumuz bu dönemde ekonomideki yavaşlamanın boyutunu reel sektördeki yeniden yapılanmanın nasıl yönetildiği belirleyecek." diyen Ateş, reel sektördeki bilanço tahribatının bankalara ve devlete yansımaması için kamu finansmanı destekli bir modele ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Ateş, "Eğer reel sektörün sıkıntıları yerinde çözülebilirse bankalara yansıması olmaz ve bankalar ekonomiye desteğine devam edebilir." dedi.
Gelecek yıl için bireysel yatırımcılara tavsiyelerde de bulunan Ateş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Cazip fiyatlamaları ile Türkiye varlıkları 2019'da yatırımcıların ilgisini çekebilecek önemli bir potansiyele sahip. Özellikle yılın ikinci yarısıyla birlikte baz etkisinin de yardımı ile gerilemesi beklenen enflasyonun uzun vadeli Türk tahvillerinde avantaj yaratabileceğini düşünüyoruz. Emsallerine kıyasla yüzde 40 iskontolu işlem gören Türk hisse senetlerine seçici olarak yer verilebilir.
Risk algısını düşük tutmak isteyen yatırımcılar ise mevcut uygun mevduat faizi oranları ile uzun vadeli düşünerek tasarruflarını değerlendirebilirler. Yabancı para cinsinden varlıklarını değerlendirmeyi düşünenler ise Türk Eurobond’larına yatırım yapan yatırım fonlarımıza portföylerinde yer verebilirler. Yatırım fonlarında, sukuktan sabit getirili menkul kıymetlere, dövizden hisse senedine, emtiadan serbest fonlara ve hatta kişiye özel fon kurulumuna kadar çok geniş yelpazede her müşteri profiline uygun seçeneklere sahibiz. Profesyonellerce yönetilen yatırım fonlarının portföyleri çeşitlendirebilmek için iyi bir alternatif olacağı görüşündeyiz."
"Niş sektörlere desteğimiz devam edecek"
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, kurumsal ve ticari bankacılıkta mevcut müşteri portföyünü korumak adına, müşterilerin ihtiyaçlarını olanaklar dahilinde karşılamanın her zaman hedefleri olduğunu söyledi. Gelecek yıl da bu hedeften şaşmayacaklarını vurgulayan Ateş, "Bizim niş sektör olarak adlandırdığımız sağlık, spor kulüpleri, belediyeler, denizcilik, turizm, enerji, altyapı gibi bazı sektörlerimize öncelik vermek her zaman stratejimiz ve misyonumuz oldu. Bu alanda desteğimizi devam ettireceğiz." dedi.
Ateş, firmaların yurt dışı iştiraklerinin fonlama ihtiyaçlarını grubun Avusturya ve Almanya'da hizmet veren iştiraki DenizBank AG aracılığı ile rahatlıkla karşılayabildiklerini anlattı. DenizBank AG'nin grubun en büyük yurt dışı iştiraki olmasının yanı sıra yurt dışında faaliyet gösteren en büyük Türk bankası olma özelliğini de taşıdığına işaret eden Ateş, "20 yılı aşkın süredir istikrarlı bir şekilde büyüyen DenizBank AG’nin toplam aktifleri 2018'de 10,8 milyar avro seviyesine ulaştı ve iştirak merkezinin bulunduğu Avusturya'da ülkenin en büyük 5 özel bankasından biri konumuna geldi.
27'si Avusturya'da, 16'sı Almanya'da olmak üzere toplam 43 şubeyle hizmet veren Denizbank AG, önümüzdeki dönemde Avusturya ve Almanya'da ATM ağını ve internet/mobil bankacılık hizmetlerinin kapsamını genişletmeyi planlamaktadır." ifadelerini kullandı.
"Tarım sektöründe özel banka pazar payımızı yüzde 42'ye çıkarttık"
Ateş, ülke için ekonomik şartların zorlaştığı, faiz oranlarının yükseldiği yılın ikinci çeyreğinde de KOBİ'lere aylık yüzde 0,99 gibi piyasanın çok altında bir faiz oranıyla destek sağladıklarını anlattı. Yılın 3. çeyreğinde, ülkenin finansal kuvvetinin test edildiği dönemde yapılandırma, ödemesiz dönem ile vade uzatımı gibi pek çok opsiyonu KOBİ'lere sunarak faaliyetlerinin devam etmesine destek olduklarını anlatan Ateş, tarım sektörüne sundukları katkılar hakkında şunları söyledi: "2018'de tarım sektöründe özel banka pazar payımızı yüzde 40'tan yüzde 42'ye çıkartarak en büyük özel banka olmayı sürdürdük.
Finansman desteklerini durdurmuşken sektörde yüzde 13’lük kredi büyümesi gerçekleştirdik, Tarıma özel oluşturduğumuz Yeşil Damla konsepti ile 25 yeni şube açtık, girdi maliyetlerinin oldukça arttığı 2018 yaz döneminde üreticilerimizi 5 ay faizsiz destekledik. Anında Kart projemizi hayata geçirerek Üretici Kart ile ulaşıp desteklediğimiz çiftçi adedimizi 570 bine çıkardık."
Ateş, kurumsal ve ticari bankacılık iş kollarının ülkenin milli projelerine destek vermesinin kendileri için her zaman gurur kaynağı olduğunu belirtti. 2018'de bu projelerin takibini, gelişimini sürdürdüklerini aktaran Ateş, "Yine geçen sene de olduğu gibi devletin sunduğu finansman imkanlarından olabildiğince müşterilerimizi faydalandırmaya çalıştık. Örneğin Eximbank, Merkez Bankası reeskont, KGF kredilerini müşterilerimize sunduk.
Dalgalanan döviz kurlarından dolayı, özellikle yabancı para borçlanması olan firmalarımız ile daha yakın çalıştık, ihtiyacı olanlarla mevcut kredilerini yapılandırma opsiyonunu beraber değerlendirdik." diye konuştu.
"DenizBank Moskova, Türkiye-Rusya arasında kurulmuş finansal bir hub" Hakan Ateş, Rusya’daki iştirakleri DenizBank Moskova’nın Türkiye-Rusya arasında kurulmuş finansal bir hub rolünü üstlendiğini ve özellikle Rusya’da faaliyetleri bulunan Türk şirketlerinin finansal ihtiyaçlarını karşılamak üzere hizmet verdiğini anlattı.
DenizBank Moskova'nın, Rusya’da faaliyet gösteren müşterilerin bu ülkedeki ticari faaliyetlerinin finansmanını sağlayan en önemli Türk bankası konumunda bulunduğunu vurgulayan Ateş, şunları kaydetti: "Bu ülkede yatırım yapan müşterilerimize verilen nakdi krediler ve yine Rusya’da taahhüt projeleri gerçekleştirmekte olan müteahhit müşterilerimize verilen teminat mektupları toplamına baktığımızda, iştirakimiz Rusya’da faaliyet gösteren Türk bankaları içerisinde lider konumda.
Bunun yanı sıra iştirakimiz, Türk turizm operatörlerinin Rusya'dan Türkiye'ye 2017'de 3,2 milyar dolar, 2018 kasım sonu itibarıyla da 4,1 milyar dolarlık nakit akışlarını DenizBank AG ve DenizBank AŞ aracılığı ile Türk turizm sektörüne kazandırılmasını sağlayarak önemli bir portal görevi görmekte olup, önümüzdeki dönemde de bu fonksiyonlarını devam ettirecektir."
"MobilDeniz uygulamamız tam 400 şube gücünde"
Hakan Ateş, DenizBank olarak araştırmalarını 2018'in başından itibaren bilim odaklı gerçekleştirdiklerini, mobil bankacılık ve çağrı merkezi özelinde müşteri grupları ile nöro bilim çalışmaları yaptıklarını belirtti. Duyguları veriyle analiz ettikleri bir süreci böylelikle başlatmış olduklarını anlatan Ateş, "Bizim için dijital penetrasyon tüm kanallarımızı kullanarak gerçekleştirdiğimiz aksiyon planları içeren büyük bir strateji kolonu. Bunun için de Beacon teknolojisini kullanarak fastPay ürünümüzün nesnelerin interneti odağında büyüttük.
Mobil bankacılık hizmeti veren MobilDeniz uygulamamız tam 400 şube gücünde yani uygulamamız içinde gerçekleşen bankacılık işlemleri 400 fiziki şubenin gerçekleştirdiği işlem sayısına denk. Elimizdeki verileri incelediğimizde ise mobil ve online kanallarda sektörün üzerinde bir aktiflik payına sahip olduğumuzu belirtebiliriz." diye konuştu.
Ateş, 2019'da odaklarının dijitalin imkanlarını konvansiyonel bankacılık hizmetleri ile daha uyumlu dans edeceği bir strateji doğrultusunda şekillendireceklerini söyledi. Müşterilere, onların sorularına net olarak cevap verecek ve DenizBank.com'u ziyaret ettikleri anda başlayacak bankacılık deneyimlerinde bu deneyimi kusursuzlaştıracak bir sanal asistan yani zeki bir chatbot’u da yıl sonuna doğru kendileri ile buluşabileceklerini aktaran Ateş, teknoloji alanındaki vizyonları hakkında şunları dile getirdi: "Teknoloji yatırımlarımız arasında robot teknolojisi bir diğer odağımız olacak. Özelikle yatırım tarafında algoritmik işlemler ve yatırım optimizasyonları konusunda yoğun bir şekilde çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
DenizBank’ı bankacılık lisanslı bir teknoloji firması olarak konumlandırdığımız vizyon planında aldığımız önemli adımlardan biri de Open Api stratejimizi hızlı bir şekilde Platform bankacılığı yapmaya hazır hale getirmek olacak. Regülasyona uygun, açık ve işlenebilir veri ile bu alanda da yatırımlarımızı dijital doğrultuda efektif modeller için kullanacağız."